İki arkadaş, inandıkları bir işe birlikte ve ortak olarak başlamaya karar verirler. Şirket kurarlar, her ikisi de canla başla on sene çalışır ve şirketleri gerçekten alanlarında en büyük firmalardan biri olur. Bununla birlikte, özellikle son bir sene ortaklar arası uyuşmazlıklar ve tartışmalar artar; sekreterler zaman zaman taraflar arasında caresiz kalır, işlerin bir kısmı zamanında bitmez, çalışanlar sürekli mesai durumundadır ve genel bir çekişme gözlenir.

Bu sahne sizlere tanıdık geldi mi?

Bu iki arkadaş yerine, iki kardeş olabilirdi. Aralarında çekişme yerine, tarif edilmez mide ağrıları ve sıkıntılar olabilirdi. Karasızlıkların ve uykusuz gecelerin adı tam olarak konamayabilirdi. Yaşanılan daha ufak, ya da çaresizlikle mahkemeye ulaşmış bir anlaşmazlık olabilirdi. Burada üzerinde durmak istediğim konu uyuşmazlığın boyutu değil, herhangi çatışmanın nasıl çözülebileceği. Biraz daha devam edelim: Şirketler, özellikle aile şirketleri, son derece iyi niyetler ve girişimcilik ruhuyla kurulan ve sevgiyle büyütülen organizasyonlardır. Bir kez açık olmayan anlaşma veya tanımlanmamış görev dağılımıyla kurulmaya görülsünler, hızla büyüdükçe belirsizliklerden doğan sorunları da aynı hızda artar. Öyle anlar gelir ki, herkes  hem herşeyi yapmaya çalışır, hem de hiçbir şey yapamaz olur ve şikayetler birbirini kovalar. Arada dostluk veya kan bağı da olduğundan, bu ifade edişlerin hepsi sözlü de değildir; çoğu kez, kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla, metodu uygulanır.

Bizler geleneksel olarak herhangi uyuşmazlık yaşadığımızda birkaç savunma yolu bilir ve onları uygularız: O uyuşmazlıktan kaçınırız, onunla şavaşarak kazanmayı umut ederiz, kendimize bizi iyi hissettirebilecek taraftarlar buluruz, daha yetkin olduğunu düşündüğümüz kişiden yardım isteriz, pisikolojik, maddi veya fiziksel şiddet uygularız, ve son noktada mahkemeye başvururuz.

Mediasyon, yani arabuluculuk, bütün bu geleneksel metotları aşar. Hepsinin üstünde bir kral veya kraliçe edasıyla oturur. Çünkü, doğru uygulandığında, sadece sorunun kısa sürede çözülmesini sağlamaz, aynı zamanda içsel ve çevresel barışı, huzuru ve mutluluğu sağlar.

Daha genel olan bir başka örnek vermek istiyorum. Taraflardan biri, diyelim ki, Bay Ali, önündeki bardağın yarı dolu olduğunu görüyor ve diğer tarafta, diyelim ki Bay Bülent, bardağın yarı  boş olduğunu görüyor. Örneğimizdeki iddalaşma uzun sürüyor ve herbir tarafta, elbette kazanmak için, kendi dediğinin doğruluğunu kanıtlamaya çalışıyor. Bu sebeple, Bay Ali’nın ve Bay Bülent’nin etrafı onlara inanan ve kimisi bardağın yarı dolu, kimisi de yarı boş olduğunu savunanlarla doluyor. Bir zaman sonra iş öyle içinden çıkılmaz bir hal alıyor ki, taraflar mahkeme süreci için avukatlarına başvuruyor. Avukatlar, nasıl kazanabilecekleri konusunda epeyce kafa yoduktan sonra, taraflara gidilecek yolu tavsiye ediyorlar. Artık Bay Ali ve Bay Bülent, haklılıklarını kesin olarak ispat edebilecekler!

Mahkemede süren dava, dinlenen tanıklar, hemen alınamayan kararlar, sisteme bağlı maddi ve manevi kazanç ve kayıplar, artan hırs ve kızgınlık, acıya dönen dostluklar, huzursuzluğun getirdiği performans düşüklüğü, kararsızlıkların stresi, çaresizlik…

Bay Ali davayı kazanabilir; bir kaç sene sonra. Peki ya sonra?

Mediasyon, kazanan ve kaybedenin olmadığı, tarafların ortak paydada buluşabildiği ve kendi istedikleri zaman ve koşullarda görüşme ve anlaşma yapabilecekleri bir yöntemdir. Kişi kendi tasarrufunda olan konularda, yani kamuya dokunmadığı  hallerde (örneğin ticaret, komşuluk veya aile ile ilgili konularda) ve ancak  her iki tarafında gönüllü olduğu durumlarda arabulucuğu tercih edebilir. Ne zaman diye sorabilirsiniz: Bu tamamen tarafların isteğine bağlıdır. Mahkeme öncesi veya mahkeme sürecinde uyuşmazlık tarafları, bir başka çözüm alternatifi olarak mediasyonu tercih edebilirler.

Mediasyon her zaman, tarafların isteğini ön planda tutar. Kimlerin sürece katılacağı, ne zaman ve nerede arabuluculuk faaliyeti olacağı, tartışılan sorunların nitelik ve niceliği, mediasyon sonundaki anlaşmanın kapsamı ve niteliği tamamen tarafların insiyatifinde gelişir. Bu şekliyle mediasyon, sorunu yaşayan kişilere, kendi sorunlarını çözme sorumluluğunun verilmesidir.

Bu, geleneksel hukuk anlayışında bir devrimdir.

O halde ben Bay Ahmet ile bir sorun yaşıyorsam, herhangi başka otoritenin bana yaptırımı olmaksızın, gönüllü olan ben ve Bay Ahmet,  istediğimiz arabulucu ile, istediğimiz yer ve zamanda, her ikimizin ortak kazancı olabilecek ve üstelik kimsenin duymayacağı, gizli bir süreçle, yani mediasyonla, sorunumuzu çözebiliriz. Bu şekliyle ben ve Bay Ahmet,  mahkemelere vereceğimiz anlamsız iş yükünü de ortadan kaldırmış oluruz.

Buraya kadar kısaca özetlemek gerekirse mediasyon, iki veya daha fazla kişi veya grup arasında oluşan farklılık ve çatışmayı mahkeme dışı çözmeye ve taraflar arasında anlaşma sağlamaya yönelik, tarafsız bir üçüncü kişi; mediatör, tarafından yürütülen, gönüllü, kabul edilebilir, bağlayıcılığı anlaşma olmasıyla ve icra yeteneği tarafların isteğine bağlı gizli bir müzakere sürecidir.

Bir başka soru, mediatör kimdir, olabilir. İyi bir meditör, benim deneyimlerimle, bir filozoftur. Bunu söylerken anlatmaya çalıştığım şey, bir arabulucunun sürekli sorgulayan kişiliğinin yanı sıra, belli eğitim, deneyim ve kişisel özelliklere sahip olması gerektiğidir. Bir mediatör, her an her şey olabileceğinden hareketle, her şeyin insana özgü olduğunu düşünerek, yargılamadan içinde olduğu süreci yürüten kişidir. Bu kişi, kendi içinde mutlu ve barışık biridir. Kendini herhangi ego ile tanımlamasına gerek yoktur ve aslında tanımlamaz. Hemen her alanda bilgi sahibi olmasına rağmen, uzmanlığını bilir ve onun dışına çıkmaz. Teorik bilgi sahibi olduğu genel alanlar nelerdir? Sosyoloji, psikoloji, felsefe, ekonomi, iletişim, müzakere, sistem, organizasyonlar ve işleyişleri, tarih, kültür, hukuk felsefesi, antropoloji, kısacası insan ve toplumu ilgilendiren her alan. Tecrübesi nedir? Uzman olduğu alanda en az dört-beş sene çalışmıştır. Bilgeliği ne sınırdadır? Hayatının her aşamasında bildiklerini uygular. Ona sorulduğunda, sürekli öğrenen biri olduğunu söyler. Yaratıcılığı sınır tanımaz. Yolunuz öylesi bir arabulucudan geçerse, bilin ki o zaman, sizin ve uyuşmazlığınızın mutlu olma zamanıdır. Güven duyabilirsiniz.

Bu arada, her uyuşmazlığı çözerim, arabulucularından uzak durmakta fayda var; onlar her işi yaparım abi’cilerdir, ki deneyimlerimız bu türlerin hiçbir şeyde uzman olmadıklarını ve her şeyi daha da kötü durumlara sürüklediklerini binlerce kez kanıtlamıştır.

Mediasyon nasıl işler? Her şeyden önce arabuluculuğu düşünen tarafların bilmesi gereken ve baştan kabul etmesi beklenen bir nokta var: Mediasyon, geleneksel yargı sistemi  düşünüldüğünde, bir alternatif uyuşmazlık çözümüdür. Bu haliyle, mahkeme veya tahkimden çok daha farklı sonuçlanabilir. Mediasyonda herhangi haklılıktan bahsedilmez. Daha çok görünen sorunun altında yatan gerçek ihtiyaçlar ve bunların sebep olduğu duygular, düşünceler, maddi ve manevi kayıplar konuşulur. Sorunun çözülmesi için tarafların alternatifler yaratması teşvik edilir. İyi bir meditör hünerini, doğru yerde etkin müdahale ederek, doğru soruları sorarak, tarafları ve sorunlarını tamamen yargısız dinleyerek gösterir. Taraflar alternatifler arasında kendilerine en uygun gelen seçeneklerin ortak kabulü ile sonuç anlaşmalarını imzalarlar. Gönüllülük ilkesi gereği, bu anlaşmanın niteliği de, tarafların isteğine bağlıdır. O halde taraflar, sonuç anlaşmasının, salt anlaşma, noter, konsolosluk veya herhangi resmi kurum tastikli anlaşma veya mahkeme kararı olmasına ortak karar verirler.

Taraflar mediasyona, birlikte veya ayrı ayrı katılabilirler. Her iki durumda da, oturumlar taraflarla mediatör arasında gizli kalır. Bu haliyle, yargı sürecinin dışında gelişen mediasyon sırasında konuşulan, müzakere edilen veya kabul edilen veya edilmeyen herhangi şey, daha sonra mahkemelerde delil olarak kullanılamaz. Mediasyon sürecine gerekli olursa ve taraflar talep ederse, avukatlar, uzmanlar, ailenin diğer bireyleri, işyerinde yürütülüyorsa, tüm departman veya işyeri çalışanları;  bir spor takımıysa, takımdaki herkes ve tüm yöneticiler; kısaca uyuşmazlığa taraf olanların o süreçte olmasını istedikleri herkes katılabilir. Gizlilik ilkesi, sürece katılan herkes için geçerlidir.

Peki ya sonra diye başlamıştım yazıma. Sonuç olarak herhangi sıkıntınız, uyuşmazlığınız, çatışmanız varsa, bunu taraflar olarak gizlilik içinde, kendi iradeniz ve gönüllülüğünüzle, kendi belirlediğiniz koşul ve zamanda, kendi seçtiğiniz arabulucu ile çözmek isterseniz, mediasyon tam da sizin aradığınız çözüm yöntemidir. Bilgesiyle karşılaşırsanız, hayatınız ve hayata bakış açınız değişir!