Ticari uyuşmazlıklardan söz ederken, belirli durumlarda en az iki şirket arasında herhangi iş yapıştan doğan anlaşmazlıklardan söz ederiz. İşyeri uyuşmazlıkları veya işçi-işveren uyuşmazlıkları gibi kulağa ticari uyuşmazlık gibi gelen uyuşmazlıklar bu başlığın altında irdelenmezler. Çünkü bu tür uyuşmazlıklarda uyuşmazlığa taraf olan tek bir şirket söz konusudur.
İster bir KOBİ olun, ister büyük boyutlu veya uluslararası bir şirket olun, bir başka şirketle iş yapmaya başladığınız an itibariyle, o ilişkiden doğabilecek uyuşmazlıklara da hazırlıklı olmanız gerekir. Bu hazırlığın en temel kuralı ticari ilişkilerin doğasını anlamakla olur.
Bir ticari uyuşmazlık varsa, orada süregelen veya en azından bir yazılı veya sözlü anlaşmayla başlamış bir ticari ilişki söz konusudur. Ticari uyuşmazlıklar bu sebeple önce müzakere yoluyla çözümlenmeye çalışılır ki, ilişkiler bozulmadan ve zaman kaybı yaşanmadan anlaşmaya konu olan iş tamamlansın. Bu her zaman mümkün müdür? Hayır; taraflar, özellikle arabuluculuk gibi farklı çözüm yöntemlerinin yaygın kullanılmadığı ülkelerde çoğunlukla önce dava açalım, sonra görüşmeleri yaparız yaklaşımını benimserler. Bu ise yaratıcı, yenilikçi ve daha faydalı olabilecek yeni çözümlerin önünü kapar ve iletişimi de sekteye uğratabilir.
Bir ticari uyuşmazlık söz konusuysa, temelde 3 ana başlık olabileceğini varsayarız: Uyuşmazlığa ilk konu olabilecek nokta, yapılan anlaşma olabilir. Nasıl? Örneğin anlaşmada bazı konular atlanmıştır, detaylandırılmamıştır, bir anlaşma yapılmıştır ancak sonraki düzenlemeler sözlü yapılmış ve yazıya dökülmemiştir, vb. İkinci nokta anlaşma imzalandıktan sonraki süreçte kendisini gösterebilen konulardır; örneğin anlaşma yapıldığı sırada öngürülemeyen farklı konular ortaya çıkmıştır, kurlardaki farklılık fiyatlara yansımıştır ve anlaşma yerine getirilemez olmuştur, ithal süreci uzamıştır, vb. Son olarak anlaşmanın sonlanmasıyla ilgili noktalar olabilir; örneğin anlaşmanın süresinden önce feshi, fesih koşullarındaki belirsizlik, vb.
O halde bir ticari anlaşma yapmadan önce şirketler neler yapabilirler ki, uyuşmazlıkların çıkma riski azalsın veya çıktığında yönetimi kolay olsun?
Öncelikle ticari anlaşmaları, iki farklı şirket de olsa, bir anlaşmadan çok, bir ortaklık gözüyle bakarak imzalamak, bu ortaklıkta da karşılıklı menfaatleri her iki taraf için kabul edilebilir ölçüde karşılayacak bir yaklaşımla ilermek oldukça önemlidir.
Bundan sonrası şirketler arasındaki protokolle ilgilidir ve temelde dört şeyi mutlaka kapsamalıdır:
- Anlaşmalarda uyuşmazlık çözümü söz konusu olduğunda doğru ve uygun yöntemlerin maddeleştirilmesi; örneğin tahkim yoluna gidilecekse hangi kurumun hakem atayacağı veya arabuluculuk seçilecekse nasıl seçileceği gibi konular net olmalıdır.
- Taraflar mutlaka aralarında etkin bir iletişim yolunu tariflemeliler ve bu iletişim aksadığında da hemen önlem almalıdırlar. Örneğin e-postaya kıyasla günümüz iş hayatında WhatsApp daha hızlı sonuca ulaşabilir veya kültürel manada yazılı yerine sözlü iletişim taraflarca daha dosthane algılanabilir.
- Uyuşmazlık çıktığı zaman yapılacaklar bir süreç olarak net tanımlanmalıdır; başta çatışma analizinin yapılması olmak üzere, olası yöntemler, yöntemlerde yer alacak uzmanın (iç uzman veya dışarıdan atanacak uzman) nasıl seçileceği, stratejiler, müdahaleler, çatışma koçluğu vb taraflara ayrı ayrı destek sunacak uzman hizmeti alınması vb
- Uyuşmazlık çıktığında yapılacakların; tıpkı iş süreçleri gibi, başlangıçtan sonlandırılmasına kadar, tam bir yol haritasının çıkarılması
Buraya kadar özetlemek gerekirse, ticari uyuşmazlıklar son derece olası ve yaşanması doğal uyuşmazlıklardır. Bu gerçekliğin farkında olarak, ticari anlaşmaya karşılıklı kazanç sağlayacak bir ortaklık gözüyle bakıp, bu ilişkiyi en baştan başarıyla yönetmek hedeflenirse, o zaman önleyici olarak yukarıda saydığımız maddeler uygulanabilir. Bu sayede, zamanın para ve itibarın iş yapabilme gücü olduğu günümüzde, henüz uyuşmazlıklar çıkmadan veya hemen ortaya çıktığı anda yapılacak müdahalelerle kısa sürede ve başarıyla yönetilebilirler.